Görev yaptığım ülke olan Cezayir de mesai sonrası zaman geçirmek ve hem de karınca kararınca hem gezdiğim bazı yerleri sizler ile paylaşmak ve hemde yaşananları bir kez daha hatırlamak beni mutlu ediyor.Sanırım bu işi sizleri sıkmadan yapıyorumdur.
İnsanlar daima uzakları merak eder ,oysa yaşadığımız çevre yakınlarında henüz gitmediğimiz ,görmediğimiz öyle yerler vardır ki
İşte bunlardan biri ;
İstanbul da şehri uzaktan izleyerek sakin ve huzurlu bir ortamda yaşamak istiyorsanız adalara gideceksiniz.Artık ulaşımın ve alt yapının hiçbir sorun teşkil etmediği adalar da sayfiye hayatını yaşamak mümkün.
Benim tercihim olan "Heybeliada" yı birlikte dolaşalım;
Bu ada uzaktan bakıldığında bir heybe biçimindedir. İstanbul’un Prens Adalarının en yeşil adasıdır. Heybeli ada’nın eski ismi Rumca bakır demek olan “Halki” dir. Zaman içerisinde bu benzetme sonucu adanın adı Heybeli olmuştur.
Vapur iskelesinden Heybeliada’ya ayak bastığım da , yanılmıyorsam 2003 senesinde çizdiğim kentsel tasarım şehircilik planının aynen uygulandığını görünce , sanki her köşesini bildiğim ve elimle eşyalarını yerleştirdiğim evimde gibi hissettim kendimi.
Yorgunluğunuzu atmak için hemen iskelenin karşısında olan Papatya Çay Bahçesi manzarasıyla kesinlikle ayrılmak istemeyeceğiniz bir mekan.Kartal,pendik,bostancı sözün kısası Anadolu yakası kıyılarını gürültülü şehir yaşamını uzaktan seyretmek insanı bir başka hoşnut ediyor.
Bahçenin yakınında ise yaklaşık 30 yıldır aynı yerinde hizmet veren sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez tercihi Roma Dondurmacısı bulunmakta.
Yürümeyi tercih ettiğinizde ise çamların yeşili ile mavi suların öpüştüğü sahil şeridini tüm ada etrafınca dolaşabilirsiniz.
Eşsiz kızılçam ormanlarının içerisinde oldukça güzel düzenlenmiş yürüyüş yolunda rahat ve huzurlu yürüyüşler yapabilir, ağaçların altında tahta masalarda piknik keyfini yaşayabilirsiniz. Ormanın içerisinden yürüyüşünüze devam ettiğinizde tarihi değirmeni dolayısıyla değirmen burnu ve piknik alanını göreceksiniz.
Sağ
tarafınızda muhteşem manzarası ile fotoğraf karesinden farksız bir
yerdir.
Değirmenin sahil tarafında güneşin batışını seyretmenizi tavsiye ederim.Çok güzel kareler yakalayacağınız bu yerde gerçekten güzel dakikalar geçireceğinize eminim.
Heybeliada’da sahil yolunu tercih etmeyip adanın sokaklarınızda dolaşmak
isterseniz meydandaki Atatürk heykelinin karşısındaki yokuştan
yürüdüğünüzde sol tarafınızda adanın kilisesini göreceksiniz. Biraz
ilerisinde ise yaklaşık 90 senelik bir eczane olan Eczacı Andon’un
eczanesi bulunmakta.
Ara yollarda adanın nostaljik ve eski evlerini bol bol görebilirsiniz. Yolun devamında karşınıza iki yol çıktığında sağdaki yol halk plajına ve Heybeliada Spor Kulübü’ne gidiyor ancak kulübe sadece üye olanlar girebiliyor bunu size ayrıca belirtelim.
Özellikle bahar ayların da mimoza ve çam kokularının dayanılmaz çekiciliği eşliğinde bir bardak çayı yudumlarken yaşayacağınız huzur verici ortamı sanırım devamlı hatırlayacaksınız.
Aynı yoldan yürümeye devam ettiğinizde şuan faaliyette olmayan Sanatoryumun giriş kapısına geleceksiniz.
Güzel bir yürüyüş sonrasında Heybeli ada’da balık yemek gerçekten de günü en güzel şekilde sonlandırmak olacaktır. Sahildeki çeşitli restoranlar hem bol çeşit hemde uygun fiyat ile hizmet vermekteler.
Sabahları ise Heybeliada’nın huzur dolu atmosferinde, martı sesleri eşliğinde nefis lezzetlerle dolu bir kahvaltı keyfi.. Kulağa gerçekten hoş geliyor bunu yaşamak o kadar da zor değil. Ada içerisinde deniz kıyısına yakın bir çok Restaurant bulunmakta buralar da açık büfe kahvalti servis edilmekte ve fiyatları da 15 ile 25 tl. arası değişmektedir.
Ancak isterseniz benim yaptığım gibi ,kahvaltınızı karakolun karşısındaki pastaneden adanın meşhur Ponçiğini alarak ve denize karşı çay bahçelerin de gerçekten bir kez daha tekrarlamak isteyeceğiniz bir kahvaltı yapabilirsiniz.
Görüşmek üzere
İnsanlar daima uzakları merak eder ,oysa yaşadığımız çevre yakınlarında henüz gitmediğimiz ,görmediğimiz öyle yerler vardır ki
İşte bunlardan biri ;
İstanbul da şehri uzaktan izleyerek sakin ve huzurlu bir ortamda yaşamak istiyorsanız adalara gideceksiniz.Artık ulaşımın ve alt yapının hiçbir sorun teşkil etmediği adalar da sayfiye hayatını yaşamak mümkün.
Benim tercihim olan "Heybeliada" yı birlikte dolaşalım;
Bu ada uzaktan bakıldığında bir heybe biçimindedir. İstanbul’un Prens Adalarının en yeşil adasıdır. Heybeli ada’nın eski ismi Rumca bakır demek olan “Halki” dir. Zaman içerisinde bu benzetme sonucu adanın adı Heybeli olmuştur.
Vapur iskelesinden Heybeliada’ya ayak bastığım da , yanılmıyorsam 2003 senesinde çizdiğim kentsel tasarım şehircilik planının aynen uygulandığını görünce , sanki her köşesini bildiğim ve elimle eşyalarını yerleştirdiğim evimde gibi hissettim kendimi.
Yorgunluğunuzu atmak için hemen iskelenin karşısında olan Papatya Çay Bahçesi manzarasıyla kesinlikle ayrılmak istemeyeceğiniz bir mekan.Kartal,pendik,bostancı sözün kısası Anadolu yakası kıyılarını gürültülü şehir yaşamını uzaktan seyretmek insanı bir başka hoşnut ediyor.
Bahçenin yakınında ise yaklaşık 30 yıldır aynı yerinde hizmet veren sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez tercihi Roma Dondurmacısı bulunmakta.
Adadaki iskeleye vapur ile yaklaştığınızda sizi Deniz Lisesi, eski adı ile Bahriye Mektebi’nin karşıladığını görürsünüz…İlk defa çeşme
mağlubiyeti üzerine 18 Kasım 1776 da (devrin Kaptan-derya'sı) Cezayirli lakabıyla anılan Hasanpaşa'nın teşebbüsü ile Kasımpaşa'da tersane içinde (Mühendishane - iBahri Hümayun) adı ile
kuruldu.
Padişah III. Selim zamanında Kaptanıderya Hüsrevpaşa
zamanında Mühendishane-i Bahri adı ile Heybeliada'da evvelce Bahriye
Kışlası olarak inşa edilen binaya nakledildi (1824).
27 Mayıs 1928'de Milli Eğitim esalarına alınarak
Deniz Lisesi adını aldı. Üç yıllık lise tahsilini müteakip, iki yıl
süreli harp okulu tahsili yapılan mektebin ismi Deniz Harp Okulu ve Lisesi oldu.
Sahilde biraz yürüdüğünüzde sol tarafınızda fayton duraklarını
göreceksiniz. Nostaljik faytonlar eşliğinde bir ada turu gerçekten
görsel bir şölendir. Yürümeyi tercih ettiğinizde ise çamların yeşili ile mavi suların öpüştüğü sahil şeridini tüm ada etrafınca dolaşabilirsiniz.
Eşsiz kızılçam ormanlarının içerisinde oldukça güzel düzenlenmiş yürüyüş yolunda rahat ve huzurlu yürüyüşler yapabilir, ağaçların altında tahta masalarda piknik keyfini yaşayabilirsiniz. Ormanın içerisinden yürüyüşünüze devam ettiğinizde tarihi değirmeni dolayısıyla değirmen burnu ve piknik alanını göreceksiniz.
Değirmenin sahil tarafında güneşin batışını seyretmenizi tavsiye ederim.Çok güzel kareler yakalayacağınız bu yerde gerçekten güzel dakikalar geçireceğinize eminim.
Ara yollarda adanın nostaljik ve eski evlerini bol bol görebilirsiniz. Yolun devamında karşınıza iki yol çıktığında sağdaki yol halk plajına ve Heybeliada Spor Kulübü’ne gidiyor ancak kulübe sadece üye olanlar girebiliyor bunu size ayrıca belirtelim.
Diğer yoldan devam
ederseniz Çam Limanı’na varacaksınız.Bir çok gezi teknesinin demirlediği bu koy yaz ayların da İstanbul için bulunmaz bir plaj.
Özellikle bahar ayların da mimoza ve çam kokularının dayanılmaz çekiciliği eşliğinde bir bardak çayı yudumlarken yaşayacağınız huzur verici ortamı sanırım devamlı hatırlayacaksınız.
Aynı yoldan yürümeye devam ettiğinizde şuan faaliyette olmayan Sanatoryumun giriş kapısına geleceksiniz.
Cumhuriyet'in ilanından bir yıl sonra Atatürk'ün
emriyle İsviçre'de bulunan bir hastahane örnek olarak alınarak kurulan ve
2005'e kadar hizmet veren Heybeliada Sanatoryumu, 18/Ekim /2009 tarihinde yandı.Kendi haline terk edilen 84 yıllık binada bugüne kadar şifa
bulan isimler arasında İsmet
İnönü, Ece Ayhan ve Rıfat
Ilgaz gibi isimler de bulunuyordu.
Adanın görülmesi gereken tarihi kiliselerinden;
Ayios Nikolaos Rum Ortodoks Kilisesi
Adanın görülmesi gereken tarihi kiliselerinden;
Ayios Nikolaos Rum Ortodoks Kilisesi
İlk yapının inşaa tarihi kesin olarak bilinmese de, dışında bulunan stilize ion başlıklı sütun, Bizans dönemini işaret etmektedir. Bugünkü kilise 1857’de mimar Hacı Stefanis Gaitanakis tarafından yapılmıştır. Denizcilerin koruyucu azizi kabul edilen Nikolaos’a ithaf edilmiştir. Kapalı Yunan haçı planlı ve kubbeli kilisenin, naosu üç neflidir. Kubbe, pandantiflerle dört büyük kare sütuna oturmaktadır. Sütunlar yarım kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Kilisenin içi bezemeler açısından zengindir. İkonostasion, ambon ve despot tahtı gibi litürijik öğelerde görülen ampir üslup yanında bezemelerde barok detaylar da mecuttur. Çok güzel işlemeli mermer paravanı, altın yaldızlı kabartmalarla, Hz. Meryem ve Aya Nikola’nın ikonalarıyla süslüdür. Apsis’in sağındaki duvarda, gümüş kaplanmış 1895 tarihli Azize Barbara ikonu ve yine gümüş kaplı Aziz Nikolaos’un ikonu bulunmaktadır. Kilise1894 depreminde büyük zarar görmüş ve II. Abdülhamit’den alınan izinle tamir edilmiştir.
Aya Triada Manastırı, ada’ nın kuzeybatı yönünde çamlarla kaplı Ümit Tepesinde bulunmaktadır. Çamlar ve deniz bu manastıra dünyada eşine az rastlanır bir güzellik katmaktadır.
İlk defa İstanbul Patriği Aziz Fotios tarafından 9.yy.da kurulduğu belirtilen manastır , her yılın 6 Şubat günü Ortodoks inancına göre Aziz Fotios yortusu yapılarak Manastırın kuruluş bayramı olarak kutlanmaktadır.
Heybeliada‘da bir gece geçirmek isterseniz size Halki Palace Otelini tavsiye edebilirim,ancak bunun yanısıra özellikle çok sayıda pansiyonda konaklama imkanı da var.
Panayia Kamariotissa(Vaftizci Yahya) Bizans Kilisesi
İstanbul'un fethinden önce en son imparatoriçe olan Maria Komnena tarafınca yaptırıldığı zannedilmektedir ,dört yapraklı yonca şeklinde olan bu kilisenin bir benzeri de İstanbul Fener Aya Maria’dır (1425-1448)yıllarında yapılmış ve son Bizans kilisesidir. Son devir Bizans mimarisinin plan tipi olan dört yapraklı yonca tipinde ,olan bu kilisenin bir benzeri de Fener Aya Maria kilisesidir , tetrakonkhos planındadır.Halen deniz lisesi sınırları içinde kalan kilise ibadete kapalıdır.
Aya Triada Manastırı ve Ruhban Okulu
Aya Triada Manastırı, ada’ nın kuzeybatı yönünde çamlarla kaplı Ümit Tepesinde bulunmaktadır. Çamlar ve deniz bu manastıra dünyada eşine az rastlanır bir güzellik katmaktadır.
İlk defa İstanbul Patriği Aziz Fotios tarafından 9.yy.da kurulduğu belirtilen manastır , her yılın 6 Şubat günü Ortodoks inancına göre Aziz Fotios yortusu yapılarak Manastırın kuruluş bayramı olarak kutlanmaktadır.
Manastırın yanında 1844 yılında açılan ruhban okulu 1971 yılında kapanışına kadar 1000 mezun vermiştir.Mezunlardan 12 tanesi İstanbul Rum Patrikliği makamına kadar yükselmiştir.2 kişi İskenderiye Patriği, 3 kişi Antakya Patriği, 4 kişi Otosefal Atina Başpiskoposu, 1 kişi Otosefal Arnavutluk Başpiskoposluğu görevine seçilmiştir.
Manastırın 120 binin üzerinde kitapa sahip oldukça zengin bir kütüphanesi vardır.Özellikle bizans ve roma tarihi üzerine kitaplar mevcuttur.
Manastırın 120 binin üzerinde kitapa sahip oldukça zengin bir kütüphanesi vardır.Özellikle bizans ve roma tarihi üzerine kitaplar mevcuttur.
Terk'i Dünya Manastırı
1868 yılında Ada'lı bir rahip olan Arsenios tarafından adanın zenginlerince finanse edilerek yapılmıştır.1894 yılındaki büyük deprem sonucu Terk-i Dünya Manastırı yıkılmış ancak bir yıl sonra yie adanın zenginleri ve dönemin sultanı Abdülhamitin 200 altın katkılarıyla eskisinden daha büyük olarak inşa edilmiş.Dışarıdan bir ev görünümünde olan kilise de oldukça fazla ikon bulunmaktadır.
1868 yılında Ada'lı bir rahip olan Arsenios tarafından adanın zenginlerince finanse edilerek yapılmıştır.1894 yılındaki büyük deprem sonucu Terk-i Dünya Manastırı yıkılmış ancak bir yıl sonra yie adanın zenginleri ve dönemin sultanı Abdülhamitin 200 altın katkılarıyla eskisinden daha büyük olarak inşa edilmiş.Dışarıdan bir ev görünümünde olan kilise de oldukça fazla ikon bulunmaktadır.
Heybeliada‘da bir gece geçirmek isterseniz size Halki Palace Otelini tavsiye edebilirim,ancak bunun yanısıra özellikle çok sayıda pansiyonda konaklama imkanı da var.
Güzel bir yürüyüş sonrasında Heybeli ada’da balık yemek gerçekten de günü en güzel şekilde sonlandırmak olacaktır. Sahildeki çeşitli restoranlar hem bol çeşit hemde uygun fiyat ile hizmet vermekteler.
Sabahları ise Heybeliada’nın huzur dolu atmosferinde, martı sesleri eşliğinde nefis lezzetlerle dolu bir kahvaltı keyfi.. Kulağa gerçekten hoş geliyor bunu yaşamak o kadar da zor değil. Ada içerisinde deniz kıyısına yakın bir çok Restaurant bulunmakta buralar da açık büfe kahvalti servis edilmekte ve fiyatları da 15 ile 25 tl. arası değişmektedir.
Ancak isterseniz benim yaptığım gibi ,kahvaltınızı karakolun karşısındaki pastaneden adanın meşhur Ponçiğini alarak ve denize karşı çay bahçelerin de gerçekten bir kez daha tekrarlamak isteyeceğiniz bir kahvaltı yapabilirsiniz.
Görüşmek üzere
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil