Sayfalar

15 Eylül 2013 Pazar

BALTIK ÜLKELERİ


 BALTIK ÜLKELERİ GEZİSİ

Seneler önce , talebeliğim sırasında mektuplaştığım arkadaşlarımın ( correspondante ) daveti ile gittiğim İsveç'in o dönemler bende uyandırdığı  kuzey ülkelerine tekrar gelebilme arzusunu  40 yıl sonra gerçekleştirmek nasip oldu.
Uçağımız 3 saatlik bir yolculuktan sonra Kopenhag ' a inmesini takiben 12 gün kader birlikteliği yapacağımız Norwegian Star gemisine yerleşmek üzere limana hareket ettik.




İlk durağımız olan Almanya'nın Warnemunde liman kentine doğru "Vira Bismillah" deyip Baltık denizinin maviliklerinde yol almaya başladık.
Almanya'nın ufak bir tatil kasabası olan Warnemünde ,Rostock şehrine bağlı.Baltık Cruise larında şehre çıkmak eskiye göre bayağı rahatlatılmış,gemiden verilen bir kart ile giriş çıkışlarınızı kolaylıkla yapabiliyorsunuz.

Hafta sonu tatili olması nedeniyle yollar bomboş ve sanki terk edilmiş bir şehir havası vardı.Sahilde taşların dengelenerek dizilmesi konulu bir yarışmayı izlerken insanların vakit geçirmek ve beyin jimnastiği yapmak için türlü yolları keşfedebileceğini düşündüm.


Warnemünge  bizi birbirinden şirin evleri ile karşıladı,sanki mini bir şehir ya da kasaba görüntüsü ile....



Limandan içeri doğru gidildiğinde "Am Strom" boyunca bir sürü hediyelik eşys dükkanı ve butikler vardo.Vitrinlerde ki giysiler ise deniz kıyafetleri idi.



Wernamünge 'nin simgesi olan deniz fenerini de gördükten sonra Warnow nehiri üzerinde çalışan gezi motorları ile Rostock'a gittim.

                                    . 

Rostock halkının geziye çıkmadan önce Neo-Nazi olduklarını duymuştum.Oysa aksine son derece olumlu insanlardı.En az 650 sene önce kurulmuş ve Kuzey Avrupanın en eski Üniversitesine sahip bu şehir tipik Germen hendesesi kurallarında disiplinli inşa edilmiş  tipik bir kuzey Almanya şehiri.



Ancak şunu da belirtmem lazım sanırım ,yapıların tarzı ve şehrin genel havası itibarıyle halen bir Doğu Alman şehrinin soğukluğunu hissetim.


14üncü yüzyıldan itibaren hansa ligi şehirlerinden birisi oldugundan dolayı tarihi binalar çok fazla.600 yıllık bir tarihi var şehrin.Zaman zaman tallinn havası alınıyor.Özellikle ara sokaklardan. 



 Şehrin merkezinde ki pazarı dolaşırken resmin köşesinde ki tezgahı bir türkün çalıştırdığını gördüm,ayak üstü biraz sohbetimiz oldu.



Alanın tam karşısında restorasyon çalışması sürdürülen Belediye binası yer alıyor.



Eski şehirin girişleri olan kapıları olduğu gibi mufaza etmişler.Gotik tarzda ve tuğladan yapılmış olan ve yaklaşık 500 senelik yapılar şehire ayrı bir görünüm katıyor


 Yeni çarşının bulunduğu şehir merkezi ve Doberaner meydanı ve diğer  yollarda yaya ve bisiklet ulaşımı şehircilik kriterlerinin arazide birebir uygulanması neticesinde fevkalade bir
sirkulasyon sağlanmış.Temizlik ise gerçekten bir kültür ve  medeniyet göstergesi idi adeta.

  Tuğla gotiğinin, Rönesansın, Barok döneminin ve modern binaların izlerini taşıyan bu şehrin atmosferinde , kendimi mimari tarihinde bir yürüyüşe çıkmış gibi hissettim adeta.


  Tatlı düşkünleri için liman yakının da  bulunan Schokoladerie du Prie de özellikle çikolata tatmak için durmanızı kesinlikle  tavsiye ediyorum.

.


 

Şehir duvarları içerisinde , bir zamanlar dört adet olan anıtsal şehir kiliselerinin üçü bulunmakta. En büyüğü, şehir merkezindeki 1530 lu yıllarda yapılmış Gotik Marienkirche'dir .
3 adet nefli (sütunlarla ya da payelerle ayrılan her bir bölüm) bazilika planına sahip olan bu kilise tuğla ile inşa edilmiş eski gotik tarzın mükemmel bir örneği. 

2.nci dünya savaşı sırasında ciddi bir şekilde İngilizler tarafından hava saldırıları ile ciddi şekilde bombalanmış olan bu kilise sonraları ilk planlarına sadık kalınarak restore edilmiş.


İnsan boyutlarına yaklaşan figurler , yağlı boya resimler ve altın varak işlemeleri ile gayet görkemli bir ana Altar gerçekten göz kamaştıryordu.
1531 reformundan sonra Lutheren kilisesi olarak kullanılanılmaya başlanmış,bu yapının ilk inşasının 1400 lu yıllara uzandığı bilinmektedir.Altar ise 1720-1721 yıllarında yapılmış.


Vaaz kürsüsü hemen reform sonrası 1574 yılında yapılmış İsa peygamberin çarmıha gerilme ve son yemekten çeşitli figurler ile süslenmiş.


Kuzey avrupanın en büyük orgu bu kilise de yer alıyor.1770 yılında yapılmış bu org 5700 borudan oluşuyor.

   Dünyada tek orijinal yapısını muhafaza eden 1472/1643 yılları arasında yapılan çeşitli ilaveler ile günümüze  ulaşmış olan ASTRONOMİK SAAT  halen muntazam bir şekilde çalışmakta.



16 m2 lik bir alana sahip olan ana kadran saat ve ona bağlı işlevler ile ilgili olarak 4 değişik bilgi vermekte;
Günün saatini , içinde bulunulan burç , gün ışığı geçişlerini ve içinde bulunulan ayı belirtiyor.


Alt kadran ise bir takvim görevi yapıyor.2mt çapında bir kadrana sahip bu takvim  dıştan içeriye doğru;
Hangi ayda olunduğu ,ayın kaçıncı gününde olunduğu , harfler ile haftanın gününü (A  dan  G harfine  ) , dini bayramlar , bölgesel tan yeri ağarma vakti , metonik döngüyle GÜNEŞ ve AY tutulma zamanları,Güneş döngüsü,Roma takvimi,Noele kalan gün sayısı,hac takvimi ve  Paskalya günlerini
göstermekte.
 

Bu muhteşem mekanizmanın ilk olarak 1379 yılında Nicolas Lilienfeld tarafından yapıldığı belirtiliyor.Esas format ise 1472  yılında Hans Düringer adında Nüremberg li bir saatçi tarafından yapılmış.
1641 ile 1643 yıllarında yenilenmiş,1710  yılında sistem sarkaçlı düzeneğe dönüştürülmüş.
1943 yılında ikinci dünya savaşı saldırılarından ve çalınmasından korkulduğu için muhafaza altına alınmış ,1951 yılında kilise restorasyonunu takiben yerine konmuş.
Saatin 4 ncü  diski olan mevcut sistem 1865 ila 2017 yılları arasına programlı ,5 nci disk 2009 senesinden itibaren hazırlanmaya başlamış ve 1 ocak 2018 senesinde yerine yerleştirilecekmiş.
Bu diskin kaç seneyi içereceğini sorduğumda ise bir yanıt alamadım.

Yarın Talindeyiz.........